kendimi: \"-Mü
\'min kullara karşı çok güzel bir
sûrettedir.\" dedim. Mırıldandı:
\"-Belki hafız olamam, ama
Elhamdülillah mü\'minim!\"
diye. Hâfız olmak için Kur\'an\'ı
bitirmek gerektiğini
söylediğimde neden
üzüldüğünü şimdi anlamıştım.
Demek ki hastalığını biliyordu.
Bir kaç gün sonra eşyalarını
hazırlamaya başladık. Çünkü
artık dayanılmaz acılar içinde
kıvranıyordu. Evine gitmesi
gerekiyordu. Ailesi geldi. Fatma
yanıma gelerek, mahcûbiyetle:
\"-Bana kızmadınız değil mi?
Eğer söyleseydim belki kursa
almazdınız!..\" \"-Ne demek!..
Nasıl kızarım sana..\" dedim.
\"Hem sonra, sakın üzülme
hâfızlığımı bitiremedim diye. Bu
yola girdin ya, Rabbim seni
hâfızlar zümresinden yazmıştır
inşâallâh!\" dedim. Öyle sevindi
ki! Sarıldı boynuma: \"-
Gerçekten ben şimdi hâfız
sayılır mıyım? Anne bak duydun
değil mi?\" Hüngür hüngür
ağlıyordu. Ya Rabbi, bu ne
aşktı! Rabbimin hikmeti tecelli
etse de iyi olsaydı şu Fatma, ne
güzel bir kul olurdu. Böylece
Fatma\'yı gözyaşları ile Erzurum
\'a uğurladık. Çok geçmedi. Bir
iki hafta sonra ailesi ağırlaştığı
haberini verdi. Bu bir iki hafta
içinde ondan iki mektup
almıştım. Bana hep hâfızlık
tâcını merak ettiğini, bunun
rüyalarına bile girdiğini
yazıyordu. Birgün sabah
namazından sonra telefon çaldı.
Fatma\'nın annesiydi
karşımdaki ses... Ağlamaklı bir
sesle: \"-Hocahanım Fatma\'yı
uğurladık. Rica etsem bir hatim
okur musunuz?\" deyince, ben
de dayanamadım ağlamaya
başladım. Annesi beni teselli
edercesine telefonu
kapatmadan: \"-Size ölmeden
önce şunu söylememi istedi\",
dedi. Hıçkırarak: \"-Anneciğim,
hocama söyle!.. Azrâil
söylediğinden de güzelmiş.\"
\"Ey Rabbim; senin kelamın için
yanıp tutuşan, yoluna yapışıp
kelâmına sımsıkı sarılan kulunu,
sen son nefesinde yalnız bırakır
mısın hiç?